Beni İşgal Edilmemiş Topraklara Gömün!

“Düşüyor taşları bir bir şehirlerimizin
Kudüs mahzun Bağdat bombalanıyor
Çeçenya sürgün Afgan öldürülüyor
Mekke kirlenmiş Medine utanıyor
Kahire ruhunu satmış Firavuna
İstanbul kendini arıyor
Meydanlarında mahzun güvercinler
Köşe başlarında köpekler tepiniyor
Günahlardan kararmış taşlardı Şam’ın
Sığınıyor gölgesine kanlı saltanatların”

Mehmet KURTOĞLU

Henüz metro-seksüelliğin gençlerimizi kadına benzetmediği radikalizmin revaçta olduğu 1980’li yıllarda dünyanın bir çok coğrafyasından mektuplar yayınlanırdı gazete ve dergilerde. Bu mektuplarda kukla hükümetlerin halklarına yaptığı işkence ve zülüm anlatılırdı. Hiç unutmuyorum Saddam’ın güçlü olduğu bu yıllarda İslami düşüncesinden dolayı zindana düşmüş kadınların bir mektubu mektup dergisinde yayınlanmıştı. Saddam’ın zindanlarında enva-i türlü işkenceden geçirildiklerini ve gardiyanlar tarafından sayısız tecavüze uğradıklarını ve bu yüzden hamile kaldıklarını yazıyorlardı. Daha sonra Bosna hersek savaşı sırasında sistematik tecavüzden bahsedildi. Yine köt İmam olarak nam yapan ve Amerika hapishanelerinde kalan Ömer Abdurrahman’ın bir gazete yayınlanan mektubunda olmadık işkence gördüğünü, ziyaretçilerin ziyaretinden sonra gardiyanlar tarafından anadan doğma soyularak üzerinin arandığını ve hatta dürbününün içine kadar bakıldığını yazıyordu… İsrail zindanlarını anlatma zaten gerek yok!

Özgürlükler ülkesi Amerika’nın işkence ve tecavüzde muz cumhuriyetlerini bile geride bıraktığını bugün artık herkes biliyor. Ölüm ve işkencenin adresi olan Amerika, yalnızca Afganistan’da yirmi dört bin, Irak ise on sekiz bin kişi öldürmüş ve halen öldürüyor. İkinci Dünya savaşında ise yalnızca Japonya’da 360 bin kişi katletmiş… Kıtayı keşfederken otuz milyon Kızılderili’yi öldürmüş. On iki yıl boyunca işgal ettikleri Vietnam’da on binlerce kadına tecavüz etmiş bunlardan otuz sekiz bin kadın piç doğurmuştur. Bundan dolayı tedavi gören kadın sayısı ise elli sekiz bin… Afganistan’da yapılanlar da Vietnam’dan farklı değildi.

Kunduz’da sekiz bin esir,  cenk kalesine beş yüz kişi, Şibirgan zindanına ise yedi bin beş yüz kişi. Bu cezaevine gönderilenlerden ancak üç bin on beş kişi ulaşabildi. Vietnam’da yaptığını şimdi Afganistan ve Irak’ta yapıyor. Ve Irak’ta Saddam’ı aratmayan işkence yöntemleri deniyor…

Dün Saddam’ın zindanlarında işkence ve tecavüze uğrayan Iraklılar bu gün Amerika’nın işkence ve tecavüzüne uğruyor. Değişen hiçbir şey yok yani. Bakın Ebu Gureyb hapishanesinden pektup gönderen Nur adlı bir kadın mektubunda neler yazıyor. Okuyun ve utanın! Okuyun ve ağlayın! Okuyun ve düşünün!:

“Halkıma, Ramadi’nin, Halidiye’nin ve Felluce’nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara… Bu size, Amerikan Siyonist hapishanesi Ebu Gureyp’ten kardeşiniz Nur’un mektubudur. İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve haysiyetsizliği size nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi bilmiyorum.

Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri, sizler giyinikken bizim yaşadığımız çıplaklığı, bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim…

Ey kardeşlerim; kamyonlarınızı ve arabalarınızı Amerikan malları taşırken gördüğümüzde kalbimiz sıkışıyor. Çünkü o araçlar benim halkıma ve ülkeme ait. Yüreğim kan ağlayarak şöyle diyorum: Allah’ım! Benim insanlarım, haysiyetlerini ve şerefleri bir avuç Amerikan dolarına satmış. Yaşadıklarımızı ve kirletilen onurumuzu düşündükçe gözlerimden yaşlar boşanıyor…

Ey kardeşlerim; Amerikalıların elinde ne ızdıraplar çektiğimizi, neler acılar yaşadığımızı, Allah aşkına, nasıl anlatıp nasıl kelimelere dökeyim. Kardeşlerim; Allah’a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar duyuyorum. Ama yine de kelimelere sığınarak size olanları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım…

Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda, kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin… siz ey dini liderlerimiz olarak ortada tozup gezenler! Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hala nasıl oluyor da açık alınla ortalıkta görünebiliyorsunuz? Peygamber efendimizin en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz? Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz? Allah’ın bizlere bir emanet olarak verdiğini ne çabuk unuttunuz? Hani bizleri koruyacak, besleyecek, namusumuzu asla çiğnetmeyecektiniz? Ne oldu size, verdiğiniz söze? Amerikalılar Ebu Galip’te namusumuzu her gün ayaklar altına alıyor.

Mektubumu okuyanları Allah adına, Ebu Galip hapishanesinde vahşiliklere dur demeye çağırıyorum. Buradaki insanlığa sığmayan işkenceleri durdurmak için sesinizi yükseltmeye davet ediyorum. Burada yapılanlar,  Siyonistlerin hapishanelerde Filistinli gençlere ve kadınlara yaptıklarından daha berbat. Orada fiziki işkence yapıyorlardı. Oysa burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Vahşi kana susamış hayvanlar gibi bedenlerimize saldırıyorlar. Avazımız çıktığı kadar çığlıklar atıyoruz ama kimsenin duyduğu yok!

Eğer kalbinizde, ruhunuzda bir zerre insanlık, haysiyet, onur ve şeref varsa, birleşin ve bu hapishaneye saldırın! Gelin ve kurtarın bizi! Elinize geçen bütün silahlarla bu hapishaneye saldırın! Hem onları hem de bizleri öldürün! Biz çoktan ölmeye razıyız. Burayı yerle bir edin! Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölmeye razıyız! Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri!

Size, ailelerimize ve ülkemize daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün! Allah rızası için! Size yalvarıyoruz… Bacınız Nur”

Meşhur bir Arap atasözü vardır: “Korkağın annesi oğlu için endişelenmez!” bu gün Arap anaları oğulları için endişelenmiyor artık. Filistin mücadelesini taş atan çocuklara, Afganistan ve Irak’ı Amerikalılara perkeş çekip, El Kaide’den, Bin Ladin’den medet umuyorlar. Arap liderlerine giden yol Filistin’den geçiyor. Ama bir yürekli emir yada sultan çıkmıyor. Korkularından ellerini yüreklerine bastıran bu şeyhler, sultanlar emirler, bir gün olsun yüreklerini avuçlarına alıp meydan okuyamıyorlar çağın barbarlarına, katillerine, cellatlarına…

Arap aydınları, şairleri, düşünürleri İslam’ın yorumuyla ilgilenirken, Asyalı ve Batılı Müslümanlar bizzat yaşıyorlar… Ortadoğu’da savaşacak namuslu bir cephe bulamayan Hattap gibi kahramanlar ise Çeçenya’da savaşarak şehit oluyorlar… İslam’ın izzet ve şerefini tek bir millet koruyor onlar da Çeçenler! Özgürlüğün ne demek olduğunu ancak onlardan öğrenebilir Araplar! Bir Rus atasözü şöyle der: “Ölmek istiyorsan bir çeçen çocuğa tokat at!” Atasözleri ait oldukları toplumun bilinç altını verir. Bu söz, Rusları ve Çeçenleri çok iyi tanıtır. Bir Kafkas atasözü de “Kurdun oğlu ancak kurt olur” der.

“En eski toprak, sen en eski kaya
Soyun Kafkaslardan gider Asya’ya
At üstünde rüzgar, toprakta kaya
Yamaçlarında ırmak, dağda duman sen
Yıpranmaz eskimiz hiçbir zaman sen…
Kocamak bilmezsin sayılmaz yaşın
Gün görmüş yüz yıllar eski yoldaşın
Kopsa da eğilmez dimdiktir başın
Yamaçlarında ırmak, dağlarda duman sen
Yalnız Allah’ından medet uman sen
Bin gönülden sızan bir sevgi balı
Seni öylesine kılmış vefalı
Şimşek şimşek çakar atının nalı
Yamaçlarda ırmak, dağda duman sen
Öylesine koçak, o kahraman sen…
Biliyorsunuz Mısır, Arap ülkelerinin reisi durumundadır. Mısır böyle bir özelliğe sahip ise gerisini siz düşünün.

Ne kilitli kasan, ne düğümlü kesen
Apaçık hesabın, dümdüz hendesen
Yurdunun çilesi bir tek vesvesen
Dünden kopamazsın bugün ne desen
Öylesine vefalı, öyle yaman sen

Soyun Kafkaslarda pişmiş erleşmiş
Ak alnına haktan bir nur yerleşmiş
Güzellik, güçlülük sende birleşmiş
Buluttan edalı, çığdan yaman sen
O biçim bahadır, o kahraman sen!”

Kafkas Marşı ve ruhumuza üflediği duygular. Sahi Arapların marşı nasıldır çok merak ediyorum. Bildiğim kadarıyla sahabenin en kurnazı olan ve Ali ile Muaviye’nin çarpıştığı Sıffin Savaşında hakem olayında Muaviye tarafını temsil eden ve Hz Ali’yi oyuna getiren Amr bin As’ın Mısır için çok güzel bir lafı var: “Toprağı altın, kadınları oynak, erkekleri kuvvetliden yanadır”

 

Mısır kadınları için İmam Şafii de şöyle demiştir. “Mısır’dan evlenmeyen ben evlendim demesin!” benim bildiğim Arap kadınları erkeklerinden daha cesurdur.

Zira Arapların en deformasyona uğramış kolu olan Harranlı kadınlar bile kocaları savaşırken zılgıt çalarak onları yüreklendirirler. Demek ne zılgıt çalacak kadınları ne de savaşacak yürekleri kalmış… Oysa Ebu Hanife ne diyordu: “Beni işgal edilmemiş topraklara gömün!” Acaba işgal edilmemiş toprak parçası kaldı mı Ortadoğu da?

 Ben Kendimden Yanayım/ Mehmet KURTOĞLU

Sayfa: 133-139